Mersin Eskort Lucia

Mersin gecesi, Akdeniz’den yükselen tuzlu meltemi narenciye çiçeği buğusuna bular; liman vinçleri turuncu iskeletlerini göğe çekerek ağır bir rüya kurar. Gündüz sıcağı çekilip giderken rıhtım taşlarında saklı kor, karanlığı ateşten yollarla süsler. İşte bu yanık port rüyasının orta yerinde, Amalfi yamaçlarından sökülüp gelen çiğ kokulu bir kadın belirir: Mersin Eskort Lucia. Kakao‑bronz saçlarına ilişen portakal kabuğu kırpıntıları, vinç ışıklarını yansıtır; zümrüt bakışları, Akdeniz’in derin laciverdindeki saklı fırtınayı saklar.

Lucia’yı ilk Çamlıbel Balık Hali’nin merdivenlerinde görürsün. Bir elinde taze sardalya kâğıdı, diğer avucunda soğuk bergamot şerbeti… “Balık tuzu, portakalın ateşini dindirir,” der; İtalyanca “luce” hecesi, bakır kazanların çekiç sesine tatlı bir nota ekler. Mersin Eskort kelimesini telaffuz etmez; ama çenesinin altına yerleşen alaycı gamze, bütün çağrıyı tek bakışa indirgeyen keskin bir imzadır.

Beraber yürüdüğünüz ilk rota, portakal bahçelerinin kenarında kıvrılan hafif toprak patikaya düşer. Lucia avucuna birkaç portakal çiçeği yaprağı alıp bileğine bastırır; yapraklardan yükselen uçucu yağ, cildinde sinsi bir sıcaklık açığa çıkarır. Parmak uçlarının kısa teması, narenciye ısısını damarlarına yayar. “Sıcak göğüsle buluşunca çiçek yanar,” diye fısıldar. O an anlarsın ki Mersin Eskort Lucia, portakalın gizli ateşini tenin altında tutuşturmak için buradadır.

Limanın yan sokağındaki eski antrepoya girdiğinizde tek ışık, paslı fenerin bakır yaldızıdır. Lucia keten elbisesini sıyırır; göğsünden süzülen ilk ter damlası, portakal lifi tadında bal kıvamında parlar. Dudaklarını boynuna kondurduğunda bergamot soğukluğu ile limon kabuğu keskinliği dudaklarında patlar. Mersin Eskort Lucia’nın kokusu, deniz tuzuna batırılmış portakal kabuğu ve kavruk şekerin baş döndürücü bileşimidir.

Ritmini konteyner gemisinin ağır dalgalanmasına bağlar: önce yavaş ve derin… Parmak uçları kürek kemiğinde vinç silueti çizer; avucu bel çukurunda gizli fırtına cebini açar. Sonra rüzgâr yön değiştirir, dalga kabarır. Tırnak izleri göğsünde yarım aylar oluşturur; her “mia fiamma” (ateşim) hecesi, kalbini paslı çapa zincirine bağlar. Gövden tuzlu terle ışıldarken Lucia geri çekilir, bergamot şerbetinden bir yudum alır—ferah ekşilik, tenindeki portakal ateşini yeniden alevlendirir.

Gece yarısı seni antreponun paslı balkonuna çıkarır. Aşağıda vinç ışıkları suya turuncu çizgiler çizer; Lucia saçlarını savurup “Port ışığı tuzla parlar,” der. Avucuna aldığı iri deniz tuzu kristallerini portakal yağıyla yoğurup göğsüne serper; tanecikler cildine yapışır, ısınır, tek tek kıvılcıma dönüşür. Tam o anda “Mersin Eskort” kelimesi dudaklarından buharla karışıp karanlığa savrulur; rıhtım vinçleri, yankıyı paslı kemiklerinde saklar.

Şafak, Toros eteklerine kayısı pembesi dökerken Lucia elbisesini toplar; başucuna minik bakır portakal rendesi ve berrak cam şişede narenciye yağı bırakır. “Rendele, kokusu seni bulur,” notunu düşer. Kapı kapanır; odada hâlâ portakal kabuğu, bergamot ve deniz tuzu döner durur. Gün boyu rıhtımda hangi vinç yük indirirse indirsin, kulağında Lucia’nın “balık tuzu, portakal ateşi” fısıltısı çınlar — çünkü narenciye küfünde yanık port rüyası artık damarlarında akar.

Leave a Reply